BANA MAZLUMU GETİRİN
Gazetecilik, dünyanın en zor işlerinden biridir. Gün gelir tehdit edilirsiniz, gün gelir saldırıya uğrarsınız, bazen de kahraman ilan edilirsiniz. Bu mesleğin bir dengesini bulmak zordur. Övdüğünüzde "yalaka", eleştirdiğinizde ise "reklam paracısı" olarak yaftalanırsınız. Bir gün AK Parti'li, bir gün CHP'li, bir gün HDP'li ilan edilirsiniz. Valiyi ya da vekili eleştirirsiniz "vatan haini" olursunuz, belediye başkanını eleştirirsiniz "rızkını keseriz" tehdidine maruz kalırsınız. Hırsıza "hırsız" dediğinizde adliye koridorlarında sürünürsünüz, ancak yasal bir güvenceniz yoktur.
Kamu ihalelerini yazarsınız, yolsuzlukları ifşa edersiniz, "ağalara, paşalara" meydan okursunuz. Ama bir gün gelir, meydan dayağı yersiniz. Gazeteciliğin bugün sadece ismi kalmıştır. Eline telefon alan, üç beş takipçisi olan herkes bir anda gazeteci olabiliyor. Sabah evinde eşine kızan, hıncını gazeteciden çıkarabiliyor. Ülkede bin bir türlü dalavere dönerken, tasarruf tedbirleri adı altında faturalar basına kesilebiliyor. Haksızlığa uğrayan "Eyvah! Yetiiş, basın!" diyor. Zordur bu iş, çok zor!
Gazetecilerin en büyük gelir kaynağı, reklam, abone ve ilan gelirleridir. Ancak sosyal medya ve internet çağında gazete satışları düşüş yaşamış, reklam gelirleri azalmıştır. Van'da yayın yapan gazetelerin en önemli gelir kaynaklarından biri de Basın İlan Kurumu tarafından kamu kurumları aracılığıyla yayınlanan ilanlardır. Ancak bazı kamu kurumlarının amirleri, bu ilanları küçültmek veya başka yollara başvurarak gazeteleri bypass etmek için her türlü kurnazlığa başvurabiliyor. "Doğrudan alım" dedikleri yöntemle bazen ortaklık kurarak, bazen de belirli kişilere peşkeş çekerek işleri yürütüyorlar. Üç beş kuruşun hesabını yaparak gazetelere ekmek vermekten kaçınan bu amirler, kendi istediklerini yazdırmak için gazetecilere her türlü baskıyı da yapabiliyorlar. İş reklama dönüşünce siyasetçi de, esnaf da gazeteye sırtını dönebiliyor. Zordur bu meslek, çok zor!
Sadece yerel yönetimler mi? Hayır! Siyasetçiler, vekiller de gazetecileri hiç gözlerinin yaşına bakmadan bir kaşık suda boğabiliyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir haber okudum. Koca koca adamlar bir araya gelmiş, torba yasaya bir madde ekletmişler. TMMOB ve TÜRMOB gibi meslek birliklerinin genel kurul ilanları, gazetelerde yayınlanmayacakmış. Bu birlikler, kendi sitelerinden duyuru yapabilmek için milletvekillerine başvurmuşlar. Bu pası alan vekiller de boş durur mu, hemen torba yasaya bunu ekletmişler.
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Cavit Erkılıç, bu mesleğin sürdürülebilirliğini sağlamak için gece gündüz Ankara'da bu işlerin önünü kesmeye çalışıyor. Ancak Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz, Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve teklifin altına imza atan diğer vekillerin vicdanları rahat mı? İnceledim, her biri kendi illerinde yüzlerce kez yerel medyanın haber konusu olmuş. Başı sıkışınca gazetecilere koşan bu vekiller, bu yasa geçerse yarın ne diyecekler?
Gazeteciler, çantada keklik gibi görülüyor. Bir utanmaz çıkıp "Ben üç beş kuruş vererek gazeteciye haber yazdırırım" diyebiliyor. Parayla haber satın alabileceğini düşünen züppe sayısı da hayli fazla. Canı sıkılan "basın!" diyor, kıçı sıkışan "basın!" diyor, haksızlığa uğrayan "basın!" diyor, reklam olmak isteyen "basın!" diyor, siyasetçi "basın!" diyor, vekil olmak isteyen "basın!" diyor, sesini duyurmak isteyen "basın!" diyor. Ama gazetecilerin sesi çıktığında kimse duymuyor!
Zordur bu iş, çok zor!